Powered By Blogger

29 Aralık 2010 Çarşamba

PİYON


Satranç tahtasının iki ve yedinci satırlarında bulunan ve asli görevi arkasındaki ayrıcalıklı zümreyi korumak olan taş dizisine denilmektedir efendim.

Satranç Hintli bir filozofun bulduğu ve bir çok toplumun yeni şeyler kattığı bir strateji oyunudur. Hindistan’da bulunmuş olması beklide o sınıflı yapının yansımalarını ağır olarak yansıtmasını sağlamıştır. Öndekiler/Öncüler/Fedailer ve Soylular/Yetenekliler. Tam olarak sınıflı bir toplum herkes haddini, yönünü ve durumunu bilmeli ve işi bittiğinde sessizce çekilmeli sahadan. Her ne kadar oyun bittiğinde piyon ve şah aynı kutuya girecektir denilse de, oyun nasıl olsa tekrar başlayacaktır. Birisi öldüğünde her kes arkasından ‘’eninde sonunda  hepimizin gideceği yer orası değimli’’ der ya işte öyle bir şey. Ama asıl olan yaşamdır desem ne dersiniz onu da bilmem.   

‘’Piyonlar satrancın ruhudur’’ diyor, bir düşünür. Yani asıl olan satrancın açtığı yoldur ve asıl savaşı onlar yapar. Bir de zamanla kendini At-Kale-Fil haline getiren piyonlar vardır. Çalışır, çabalar, saçını süpürge eder, karşı tarafın en son sırasına kadar ulaşır. Ve artık piyon değil soyludur, ayrıcalıklıdır. Alsında oyundan çıkar yerini başkasına bırakır ama olsun her şeyden önce görüntüden ziyade başkasıdır. Taklit bir mal gibi sırıtır, bir yerlerinden gizlenmeye çalışsa da oradan olmama halini, mağrur bir ifade ile kazanmıştır zaferini.

 Birde halk içinde muteber kullanımı ile herhangi bir iş ya da oluşta ‘’maşa’’ niyetinde kullanılan kişilere de denilmektedir. Dilimize İngilizce ‘’Pioneer’’ /Öncü teriminden yola çıkarak girdiği söylenmekte olup aslında tam da Türk tipi kullanıma uygun hale gelmiş olması hiç şaşırtıcı görünmemektedir. Sizde dikkat etmişsinidir ki her zaman kendini öne atan girişimci ya da iş bitirici tiplere övgüler dizilse de aslında kendimizden olan insanların bu tip davranışlardan kaçınmasını isteriz. Çünkü akıllı insan öyle her önüne gelen duruma atlamamalı, gözlemlemeli, birileri işi ilerlettiğinde hemen olaya dâhil olmalı ve asıl sahiplenen olunmalıdır.

Bu aralar Geçen sezon bir televizyon kanalında dizi olarak oynamış ‘’Pasifik’’ adlı filmi izliyorum. Birkaç gün süren uykusuzluk döneminden sonra nihayet dün tüm bölümleri bitirdim. Amerikanın Japonya’nın kontrol ettiği adalara çıkardığı askerleri ve bunların şahit oldukları çatışmaları, savaş suçlarını, olumsuz koşuları konu alan filmde, insanlığımızın ulaştığı yüksek uygarlık seviyesine rağmen zaman zaman ne kadar alçaldığımızı ve ilkelleştiğimizi rahatlıkla görmek beni oldukça rahatsız etti. Özellikle cephede çok zor koşullarda savaşan yoksul ve orta sınıf çocukları bir bir ölürken. Diğer tarafta savaş ekonomisinden zenginliğine zenginlik katan ve çocukları genellikle üst düzey subay olan, ensesi ve cüzdanı kalın ayrıcalıklı kitle. Yani piyonlar ve en son savaşan, olayı sahiplenen şahlar. Ya da Filler ve Çimen.

Ben satrançtan ziyade damayı severim. Kareler   yine damalı tıpkı dünyanın paralel ve meridyenler ile bölündüğü gibi sınırlanmış alanlar. Ama bütün taşlarda aynı, herhangi birisinin diğerinden üstünlüğü yada ayrıcalığı yok. Çalıştın uğraştın karşı tarafa ulaştın mı artık damasın ve ayrıcalıklısın. Ama dikkat sen başardığın için böyle oldu bu. Ama satranç ta doğuştan gelir ayrıcalık. Kutudan çıkarken belirlenmiştir kaderin. Düz gideceksin çapraz yiyeceksin ama en çok ta siper edeceksin göğsünü senden üstün olanlara. Her ne kadar aynı kutuya girip çıksan da. Belki hoşunuza gitmeyecektir ama oldum olası satrancı sevmemişimdir. Hep denir ya karşınızdaki kişinin hamlelerini gözlemeli ve birkaç hamle sonrasını düşünmelisiniz. Her zaman bir tetikte olma durumu, her zaman hamle/saldırı/savunma. İnsan böyle yaşayamaz, yaşamamalıdır da.

Üniversitede öğrenci iken deniz kıyısında, güneşin gülümsediği bahar günlerinde dama oynayan yaşlı insanlar ile karşılaşırdım. Bir birlerine bakışlarından ve yaptıkları espriden bile oyunun aslında ne kadar da mütevazı olduğunu anlarsınız. Yıllar sonra Lübnan Saida’da eski ama dar sokaklı evler arasında karşılaştığım aynı yaşlı yüzler beni kırk yıllık dostumu görmüş kadar mutlu etti. Oysa satranç ciddiyet işidir. Mimikleriniz bile önemlidir karşıdaki için. Yerine geçersiniz vezir yada şahın mağrur ve soylu.
Yok efendim ben damadan yanayım her şeye rağmen, sınırlı belki ama sınıfsız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder