Powered By Blogger

16 Aralık 2010 Perşembe

KIYI



Herhangi bir sözcük ya da herhangi bir sözlüğe baktığınızdaki tanımıyla gerçekliği birbirini karşılayan bir kelime değil ‘’kıyı’’. Denizle karanın buluşma noktasıdır bir taraftan baktığınızda. Dünyanın her yerinde sıfırdır. Aynıdır. Ama en çok ayırandır birbirinden sınırları, toplumları, yaşamları. Karşı kıyının başkası olması hali vardır mesela. Dünyadaki birkaç iç deniz hariç(Marmara gibi) karşı kıyı başkasıdır. Benliğimiz, yaşam biçimimiz suyun parmaklarımıza çarptığı yerde biter ve kilometrelerce bizsizlik sonrasında başkası olan kıyı.

            Kıyı hassastır veya değişimdir sürekli. Deniz de değişse, kara da, en çok kıyı etkilenir bu durumdan. Değişmek zorundadır, uymak zorundadır. Ne karaya lafı geçer ne denize. Arada kalmışlıktır en çok aslında. Ne yardan geçer ne anadan ne serden. Gücü yeten kıyıya vurur mesela, dalgalardır, aslında yüksekleri ve kayaları döven, parçalayan ama kıyıdır işte en çok sorgulanan. Uzay âleminde, boyutundan dolayı kimsenin önemsemediği ay bile çekim etkisi ile değiştirip durur okyanusların bittiği ve başladığı yeri, yani kıyıyı.  Denize düşmüş, gemisi batmış için son bir umut, kıyıya vurmaktır mesela. Bir kaçağa bir mülteciye bir başlangıç, umuttur her şeyden önce.

Tatildir,  bütün yılın yorgunluğunu atmaktır kimine göre. Kimine göre ise bir böbürlenme, bir üstünlük taslama malzemesidir. Denize sıfır konut mahiyetinde. Talandır bizim gibi ülkelerde,  kıyıya paralel tatil siteleridir, beş yıldızlı otellerdir, turist çekmektir , döviz girdisidir,bütçe açığını kapatmaya çalışmaktır, teşviklerdir, iş olanağıdır , sezonluk göçtür, gazete köşelerinde bikinili insanlar görebilmektir, yabancı turistler üzerine ucuz basında haberler yapabilmektir. Güneşin batışını seyrederken dünyanın yuvarlaklığının ve büyüklüğünün farkına varmaktır. Merak etmektir sonunu nesnenin ve eşyanın tabiatının.

Bazen düşmanlıktır karşı kıyıda olmak. Ortak geçmişlerin inkârıdır. Denize dökmektir düşmanı tıpkı kanalizasyon artıklarımızı döktüğümüz gibi. Kara sınırının on iki mile çıkarılmaya çalışmaktır. Karayı denize daha da uzatmaya çalışmak gibi, karadaki baskınlığımızı iktidarımızı daha da denize doğru yönlendirmeye çabasıdır. Tıpkı tüm atıklarımızı kıyıdan açıklara doğru dökmeye çalışmamız gibi. Bazen bir karşı koyuştur bütün yaptıklarımıza. Atılan her pisliğin varilin ya da yapılan her katliamın kıyıya vuruşudur. Yüksek bir kayalıktan kendini usulca bırakmak ya da sığ bir denizden balinalar gibi kıyıya vurma ihtimalidir. Karadakinin denizi, denizdekinin karayı çözüm olarak bulduğu bir sondur.

 Açık denizlere açılamamanın verdiği umutsuzluğu yenmeye çalışmaktır. Tek motorlu sandallarda, takalarda, teknelerde yaşam savaşı vermektir. Çok uluslu balıkçılık filolarına karşı. ‘’Vira bismillah’’ ya da ‘’ Rast gele’’ diyebilmektir. Sonarlar ile donatılmış devasa şileplere karşı.. Teknesini kıyıya çekmiş fakir bir balıkçının ağlarını tamir etmesi ve ufaktan ufaktan demlenmesine yardım ve yataklık etmektir. Bazen gözden ırak ama gönlün tamda içimize işlediği bir mehtap bir yakamoz şölenin sahnesi ya da bahanesi olmaktır.


Ama en çok anlamlandığı yer yârin dudağının bitiği yerdir. Kıyısıdır. Öpüle sidir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder