Powered By Blogger

29 Aralık 2010 Çarşamba

KÜRESEL KAŞINMA



Koca dünyamızın son elli yıldır, ortalama ısısı beklenilenin üzerinde artmakta ve ikiyüzlü politikalar sayesinde bu artışın durdurulması da pek mümkün görünmemektedir efendim. Avrupa ülkelerinde egzoz emisyonlarının azaltılmasından tutun çevre korumaya dair yeni vergilendirmeler ile bu durumu yalnızca bölgesel anlamda engellenmeye çalışılmaktadır.Ancak aynı ülkeler özellikle güneydoğu Asya ülkelerinde kurdukları tesislerde aynı hassasiyeti göstermemektedirler.

            Bütün bu başlangıç cümlelerinden ziyade aslında bu hafta sizinle paylaşmak istediğim konu, yeryüzünün birçok noktasında ve toplumsal alanda yaşanan didişme ve gerginlikler. Y da yeni söylemle küresel kaşınmalar.

Kaşınma efendim hepinizin de bildiği gibi vücudumuzun herhangi bir bölgesinde meydana gelen fiziksel bir olay. Bu durumun birçok nedeni olabildiği gibi hiçbir sebep olmadan psikolojik olarak da bunu hissetmek mümkün. Kentimiz yerel aksanı ile ‘’ gidişmek’’ olarak da ifade edilir. Kaşınmanın özellikle sırt bölgesinde meydana geleni insan oğlunun çaresizliği anlamında önemli bir örnektir. Sorunun çözümünde ikinci bir kişiye ihtiyaç duyulur ya da uygun bir cisimle o noktaya ulaşılmaya çalışılır. Ama başka etkili bir yöntem  de ağaca sırtı dayayıp dairesel hareketler ile malum bölgede rahatlamayı sağlamaktır.
Ancak bu terim her iki söylem biçimiyle de mecazi ifade ile rahat duramamak/ aranmak anlamında da kullanılır. Hepimiz büyüklerimizden ‘’ o yine gidişiyor, başına bir iş gelecek’’ diye bir serzeniş duymuşuzdur.

Birde toplumsal ya da ulusal bazda kaşınmalar var efendim. Şu anda dünyanın bir çok noktasında gerek etnik gerek mezhepsel gerekse basit ekonomik çıkarlar vesilesiyle bir çok toplum gidişmekte. Orta Asya, Eski Sovyet Cumhuriyetleri,Güney Amerika, Balkanlar, Afrika Ülkeleri, Ortadoğu derseniz son yüzyılda o kadar kaşındı ki eskilerin deyimi ile dabaz olmuş durumda. Birde ülkeler içerinde meydana gelen etnik parçalanma eğilimleri kaşıntının en kolay aktörlerine dönüştürüyor bu toplumları. Bütün bu tür kaşınmalarda karşımıza çıkan en büyük problem teşhisin tam olarak konulamaması yada gecikmelere bağlı oluşan, çarşafa dolaşma halleri.
 Dünyamız söylem ve ticari anlamda gittikçe küreselleşirken insanlığımızın hala yerel tabanda  bölünmeye olan merakı bu kaşınmanın en güzel göstergesi. Ama en kötüsü sırtımızın kaşınması ki bu meseleyi biraz öncede belirttiğim haliyle çözebilmek mümkün. Bizim gibi toplumlarda demokrasi denilen efsane tam olarak yerleşemediği için ya askeri darbelerle/dipçikler ile kendimizden bildiklerimiz yoluyla ya da dış kökenli ağabeylerimiz, büyüklerimiz o narin elleri ile kaşımaktadır. Başlangıç tatlı  tatlı meydana gelen bu kaşınma halleri zamanla iflah olmaz bir yaraya dönüşmekte bu da bizi ve yedi göbek geleceğimizi hazin bir sona doğru götürmektedir efendim.

Tipik bir terane vardır, çevremizdeki komşularımızın hepsi bize düşmandır. Bu nedenle her zaman uyanık ve hazır halde bulunmalıyız. Çünkü bizim bizden başka dostumuz ve coğrafya da hiç sevenimiz yoktur. Hızla silahlanmalı ve her zaman savunmaya, eğitimden daha fazla pay aktarmalıyız. Naçizane fikrim, kaşınmalarımızın temelinde de bu tedirgin edilme hali yatmaktadır. Ver eğitime ayırdığımız bütçe düştükçe yayılan bu salgın hastalık hali bizi hızla ‘’uyuz ‘’bir toplum olma haline götürmektedir. Başka bir taraftan baktığınızda bu tür kaşıntılara Diyanet’e daha büyük  bütçeler ayırarak ta çözüm bulmak mümkün diye bakıyor büyüklerimiz. Eğer yeteri kadar din adamımız ve askerimiz olursa bütün korkularımız huzurlu uykulara dönüşebilecek. Ve ne ölüm nede savaşta olabilme ihtimali bize vız gelip tırıs gidecektir.

Birde sayın okur kişisel kaşınma halleri vardır. Özellikle yeni yetme gençlerimiz hızla Polat Alemdar ya da Apaçi kimliğine bürünmekteki, Sürekli teyakkuz halinde  kaşımaya yada kaşınmaya yatkın  bir eda ile dolaşmaktadırlar. Onlarla göz göze gelemezsiniz, yan bakamazsınız ve en önemlisi yan yana aynı anda geçemezsiniz karşılıklı. Sizi öyle bir kaşırlar ki Allah muhafaza vücudunuzdaki her bir hücrenin bir daha değil kaşınmaya ürpermeye bile cesareti olmayacaktır. Bu hazin insanlık halleri de yine bizim gibi gelişmeye çalışmaktan usanmış ülkelerde oldukça yaygın bir tablodur ve eğitimimize ayrılan bütçenin komikliği ile doğru orantılıdır.

Bu hafta konumuz kaşınmak/gidişmekti efendim gerek toplumsal gerekse bireysel anlamda tüm kaşıntılarımıza yüce Tanrıdan acil şifalar dilerken, şu sıcak yaz günlerinde aşırı terlemelere bağlı terin kurumasına bağlı tuz birikimi ile gerçekleşen kaşınmaların konumuz ile bir ilgisinin olmadığını şiddetle belirtmek isterim. Sakin, huzurlu ve meydanlarda gittikçe bayağılaşan propaganda kaşıntılarından uzak bir hafta dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder