Powered By Blogger

19 Aralık 2010 Pazar

KUTSAL

 Eski Türk'lerde tanrı tarafından hanlara verildiğine inanılan yönetme yetkisi sayesinde devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güce ‘’Kut’’ denilmekte imiş. Doğal olarak han’ın emirleri ve çevresinde dönen bütün kavramlar,  ‘’Kutsal’’ olarak betimlenmiş ve dilimizde, herhangi bir inanış biçiminde değer arz eden her şey için bu kelime kullanılır olmuş.

Güney Amerika hariç bütün dünya da muhafazakârlık ve muhafazakâr partiler hızlı bir yükseliş içerisinde. Dolayısı ile kutsal olana duyulan bağlılık ve kutsallık kavramı da gittikçe önem addetmekte. Bütün tek tanrılı ya da kitaplı dinlere inanan halklar, kutsal olan yer ve nesnelerin korunması ve yüceltilmesi için hükümetlerden daha fazla zaman ve harcama talep etmekte. Bunun en çarpıcı örneğini ülkemizde sakal- ı şerif ve hırka-i şerif’in tekrar ziyarette açılaması sırasında yaşanan izdihamlarda görebiliriz.

Dünya üzerinde sayısız kutsal alan var nice çatışma ve karışıklık yatıyor bazen birkaç metrekare yeryüzü parçası için, Kudüs mesela üç semavi din için de bir yönü ile önemli ve herkes kendince haklı. Özellikle yaşadığımız yüzyılda kim bilir kaç can bu uğurda feda edildi. Bazen birbirimizin kutsal alanı üzerine bizimkini daha kutsal olarak gördüğümüzden olsa gerek daha değerlisini yaparız. Antalya da Kesik minare olarak bilinen ibadethane antik çağ tapınağı üzerine kurulmuş bir kilisenin kalıntıları kullanılarak yapılmış. Ayasofya yıllardır bu konuda bitmeyen temel tartışmamız.

Her zaman kutsal olan illaki dinsel bir tema taşımak zorunda değil. Bazen küçük bir çocuğun teneke bir kutu içerisinde sakladığı bilyeleri ya da ortaokul çağında ders defterinin arasına konulmuş kurutulmuş bir çiçektir, kutsanmış olan. Bazen bir sokak ya da bütün oyunlarımıza yardım ve yataklık eden, boş bir arsadır. Isısız bir park köşesinde eski bir bank ya da çınar ağacına çiziktirirmiş yan yana iki harftir tek bir yürek içinde. Belki saklanan bir şeydir yalnızca iki kişinin bildiği mezara kadar, belki de daha çok önem verilsin diye kulaktan kulağa aktarılan topluma mal olacak bir manzume.  

İnsanoğlu teknolojik olarak geliştikçe kutsallık kavramı da paralel bir değişim içine girmekte, yeni nesil için beklide bize çoğunlukla saçma gelen adı konulmamış kutsallıklar var örneğin. Modern toplumumuzun yeni mabetlerinden birisi alışveriş merkezleri, birçok genç beyin, yeterince oksijenin bile bulunmadığı bu alanlarda vakit geçirerek psikolojik bir gevşeme sürecine girmekte ki: bu da zaten her kutsal olan yerin üzerimizde yaptığı olumlu etki değimlidir? Bilgisayar oyunları var örneğin, hem varlığı ile bizi kutsayan hem de gerçek dünyada aşamadığımız birçok sorunu kolaylıkla birkaç parmak hareketi ile alt ettiğimiz sihirli dünya. Sanal ilahlarımızın belirlediği ve bütün fizik üstü güçlerimizin bizi tatmin ettiği kurgusal alan.

Semavi dinler öncesinde ve Katoliklerde yaşanılan evin bir bölümü mutlaka kutsal bir alana dönüştürülürmüş. Temiz girilirmiş orasına ve temiz tutulurmuş baştan aşağıya. Aslında bize hiçte uzak olmayan bir kavram olsa gerek bu. Birçok modernleşme budalası toplumda evin en büyük ve en çok para harcanan misafir odası da bir kutsal alna değil mi?  Evliğe koşar adım atmış kadınlarımız ve erkeklerimiz için. Baştan aşağı gururumuzu ve bütün üstünlük duygumuzu okşamak üzere kurulmuş bir yeryüzü mabedi.  Güneydoğu Asyalı bir ailenin yaşayabileceği kadar alana sahip bomboş ve kutsanmış bölgemiz. Bizim daima kilitli ve ikonlar ile donatılmış benliğimizin boş yarısı.



Günümüzde oynanan ayak oyunlarının çokluğundan mıdır nedir. Birçok gelişmiş ya da onlara özenen toplumda futbol mabetleri vardır. Münih olimpiyat stadı mesela, Barnebaou, Nou Camp ya da Wenbley statları birçok fanatik için herhangi bir katedralden daha çok şey ifade eder. Brezilyalı ya da İngiliz holigan için bir inançtır futbol, sesinin yankılandığı her marş ya da sevinç nidası kutsal bir duadır.

Bazen dağ başında bir yatır, bazen her bir dalına çaput bağlanmış yalnız bir ağaç, bazense nazlı nazlı akan bir derenin doğduğu nokta. Bir şamana göre gökyüzündeki kutsal Demirkazık yıldızı, bir Müslüman’a göre çevresinde tavaf edilen Kâbe, bir Hıristiyan için bizim için anlam taşımayan bir birine dik açı ile oturtulmuş iki tahta parçası. Ama en önemlisi çoğunluğa göre kutsal olan değildir, kutsal kavramı. Eğer toplum olarak kendi değerlerinizi kutsuyor ve kutsal olan diğer bütün şeylere sırtınızı dönüyorsanız. Bütün iyi ve yüce duygulardan çok uzaklarda kalmış koca birer sahtekârlara dönüşmüşsünüz demektir.

Tunceli /Dersim’de yıllardır süren tüm kampanyalara ve karşı koyuşlara rağmen yapılan Seyran tepe ve Uzun çayır barajlarının suları altına kalan kutsal mekânlar ‘Gole Çhetu- Hızır Mekânı’ adlı belgesele konu oldu. Metin-Kemal Kahraman’ın ve Şerif Karataş’ın hazırladığı ve yaklaşık dokuz ayda tamamlanan belgesel Munzur ve Pülümür Vadileri üzerinde bulunan köylerde yapılan röportajlardan oluşuyor. Verimlilikleri ve ömürleri harcandıkları paraya kesinlikle değmeyecek olan bu tartışmalı barajlar. Yalnızca birkaç taraftar mütahitin, hayatlarının bir dönemini kolay geçirecekleri parayı kazansınlar diye ya da birilerinin kutsallıklarına direkt bit saldırı.  Hangi taraftan bakarsanız bakın, Kutsallığın azınlığı çoğunluğu olmaz ve kimin değerlerinin kutsal daha olduğu sayı ile doğru orantılı değildir. Bazen gizlice gidilip dert dökülen bir ırmak ya da ağaç, bazen ise etrafında dönüp durulan dikli bir taş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder