Powered By Blogger

17 Aralık 2010 Cuma

KENT


En genel tanımıyla birlikte yaşayabilme sanatının mekânıdır, kent. İlk kentler yaşadığımız coğrafyayı da içine alan Mezopotamya kültüründe ortaya çıkmış diyor tarihçiler. Daha sonra tüm dünyaya yayılmış. Babilon, Efes, İskenderiye, Semerkant, Ur, Hattutaş, Troya tarihe damgasını vurmuş kentler. Peki, nedir kent ya da nedir onu kırdan ayıran. Gelişmiş toplumlarda bir yerleşim biriminin kente kabul edilebilmesi için tarım dışı ekonomik faaliyetlerin orada yoğunlaşması esas alınırken bizim gibi gelişmeye çalışan birçok toplumda belirli bir nüfusa sahip olmak yeterli sayılmaktadır.

Ülkemizde birçok kent aslında kent bile kabul edilemezken, dünyanın en eski kentlerinden birisi olduğunu deklere eder durur. Maalesef kentimizde uzunca bir süre bu iddiasını devam ettirdi durdu. Allahtan değerli bir arkeologumuz çıktı da’’ Hayır efendim yok öyle bir şey, Dülük eski bir kent ama öyle en eski falan değil’’ dedi de milletçe aydınlandık. Ama bu arda ne kadar kişi bilim insanlarının değerli ifadelerini önemsiyor o ada işin ayrı bir trajedisi.

Bazı akademisyenler Türkiye’de en fazla üç beş şehrin kent sayılabileceğini ifade ediyor. Ve insanın aklına şu soru geliyor, ‘’Acaba biz de bu kent tanımlamasına girmekte miyiz’’ diye. İçinizden ‘’ Olur mu canım, bırakın kenti metropol kentiz’’ diyenlerde olacaktır. Ona da saygımızın olması gerekiyor yazan icabı ama ben affınıza sığınarak üzerinde yaşadığımız bu kara parçasına kent diyememeğimi üzülerek belirtmek isterim. Kendimce tezimi kanıtlayan ifadeler sunmak isterim efendim izninizle.

Kentlerde, konutlara göre yol yapılmaz. Bu işin doğrusu yollara göre konuttur. Bırakın eski yerleşim sahasını, yeni alanlarda (Karataş-İbrahimli) bile birbirine paralel uzanan yol bulabilmek imkânsız gibi.
 Kentlerde, yollar bu kadar saygısızca kapatılmaz, parçalanmaz ve öyle bırakılmaz. Bütün kent bir şantiye sahasına dönüştürülmez.
 Bu kadar kısa sürede bu kadar çok müze açılmaz ve bu müzeler bu kadar uyduruk bir biçimde hizmete sunulmaz.
Kent kabul edilen her yerde insanların gidebileceği yalnızca kitap satılan, okunulan, karıştırılan kitapevleri vardır.
 Kent olarak kendini gösteren her yer, tarihsel süreçte büyük bir sanayi devriminden geçmiştir ve birer işçi merkezleri konumundadır.
Kent konumundaki bir yerde sokaklar, parklar, pazaryerleri ve ortak kullanım alanları düğün, nişan, mevlit, kermes, dernek toplantısı gibi alanlara tahsis edilemez.
Dünyada ki bütün büyük kentlerde eğitim, kültür ve ekonomik gelişme paralel artar. Ekonomik gelişim indeksinde 6 -8. sırada iken sınav başarı oranlarında 80. olunmaz.

Sonuç olarak benim naçizane görüşüm itibariyle, aslında kent değil kocaman bir kasabada yaşıyoruz ve hepimiz tüm çabamıza rağmen birer kasabalıyız. Bu benzetme kasabalıya bir hakaret değil yerimizi bildirmek amacıyla yapılmıştır. Buda böyle biline isterim.

Bir kenti kent yapan yegâne faktör insandır. Kentler vardır insan kaynar meydanı, sahili, fabrikası, okulu. Kentler vardır, kırık döküktür, suçluluktur. Düşünsenize yaşadığınız kent bir gecede boşalıyor. Kıbrısın Maraş bölgesi otuz beş yıldır boş her şeyi ile anıları da dâhil. Tüm turizm, bankacılık ve eğlence endüstrisi yatırımlarına rağmen bomboş ve iç sızlatan. Bir kent düşünün tüm kültürel zenginliği ile birbirine düşman bir gecede. Yaratılan tüm zenginliğe rağmen yıllarca harap ve paramparça Beyrut gibi.  Dövülmüş çocuklar gibi gözlerinin ardında hüzün. Tüm zenginlik, lüks ve doyasıya eğlenceye rağmen, paramparça. Çok makyaj yapmış geçkin kadınlar gibi.

Bir kenti kent yapan yaşanmışlıklardır. Belki de daha başka ve büyük ve kent gibi kentlerden bizi çekip getiren bu. Belki de yıllar sonra bitirdiğimiz lisenin duvarına elimizi sürdüğümüzde ya da platonik ten faaliyete geçmek üzere olan ilk aşkla göz göze gelinen mekânı tekrar gördüğümüzde tüylerimizde oluşan ürpertidir.

Bir kenti kent yapan her şeyden önce ona inanmaktır. Bu inanç ışığında tasarılar yapmaktır, hayaller kurmaktır. Geleceğini inşa etmek için çaba göstermektir. Bazen yeni bir kent için kent(d)ini feda etmektir. Yazının başı sonu olsun efendim kent birlikte yaşayabilmektir birlikte. Ama tüm renkleri koruyarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder