Powered By Blogger

22 Nisan 2011 Cuma

ÇOCUK...

ÇOCUK…

Çocuk kime denir? Öncelikle bu soruya cevap verelim. Genel olarak doğumdan ilkokul beşinci sınıfa kadar olan döneme çocukluk, orta öğretim dönemine ise ergenlik / ilk gençlik denilmektedir. Ancak kanunen on sekiz yaş altı tüm dönem çocukluk olarak tanımlanmaktadır.

Birleşmiş milletler çocuk hakları evrensel bildirgesine göre; çocukların doğal biçimde gelişmesine olanak sağlanması, aç çocukların beslenmesi, hasta çocukların tedavi edilmesi, terk edilmiş çocukların korunması, felaket anında yardımın öncelikle çocuğa yapılması, çocukların her türlü istismara karşı korunması ve kardeşlik duyguları içinde eğitilmeleri gerektiği belirtilmiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’'nün verilerine göre dünya genelinde 200 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Bu ülkelerin başında Hindistan geliyor. Bu ülkede kırsal kesimde yaşayan milyonlarca çiftçi köylerine kamyonlar ile gelen büyük tekstil fabrikalarına ve inşaat şirketlerine çocuklarını dönemlik olarak kiralarlar. Çok ucuz fiyatlara yatılı olarak tutulan bu çocuklar ailelerinin bir yıllık beslenme masraflarını karşılamanın verdiği huzur içerisinde modern çağda kölelik sisteminin bir parçası olmaktadırlar. Yâda Çin’de çok uluslu oyuncak firmalarında hiçbir zaman oynayamayacakları oyuncakları üretip ve dünya üzerindeki milyonlarca çocuğu ucuz yoldan mutlu ederek bu oyunun temel dişlileri haline dönüşmektedirler.

Ülkemizde de durum pek iç açıcı değil, binlerce çocuk işçi özellikle tarım sektöründe yoğun olarak işgücü ihtiyacını karşılamaktadır. Doğu ve güneydoğu kırsalından kentlere doğru gitmiş olan ve gitme hayali kuran çocuklar, kırmızı ışıklarda, meydanlarda veya büyük alışveriş merkezleri önünde ekmeğinin peşine düşmüş halde. Geleceklerini daha anaokulundan tasarlayan yaşıtları ile birlikte yarının büyükleri olacak bu çocukların toplumsal kaynaşma hayalimizdeki yeri büyük bir merak konusu şahsımca. Belki bu satırları okurken elbette ki her insan eşit olamayacak ve her zaman birileri daha önde olacak diye düşünüyorsunuzdur. Ancak dizlerinin üzerinde sürünen bir yeni yetme ile onu koşarak geçip tur bindiren tombul sağlıklı bir bireyin yarışında büyük bir adaletsizlik olması insanı fena halde incitiyor.

İnsanoğlu olarak, bulunduğu durumdan şikâyet etme tutarsızlığından dolayı hep başka durumlara özenip dururuz. Çocukken büyüme hayali, büyüdüğünde ise çocukluk anılarına olan özlem, bir türlü yakamızı bırakmaz. Ama hangi yaş grubunda olursak olalım çocuklara özgü olan hayata karşı duyulan merak ve çevredeki her şeye büyük bir heyecanla bakabilme hali kaybettiğimiz en büyük meziyet olsa gerek. Büyüdükçe hayata daha gerçekçi bakmaya çalışırken beklide tamamen sanal bir kavram olan karmaşıklıklar yumağı bizi büyüdüğümüze ikna etme gayreti içinde. Çocukluğun o yalın ve basit dünyası tüm bu karmaşaya duyulan nefret ile birleştiğinde özlem kaçınılmaz olmakta.

Bu hafta çocuk haftası hepimizin okul hayatındaki minicik heyecanlarına ev sahipliğini yapan Yirmi Üç Nisan’ı kutlamaları haftası. Nerdeyse tek kullanımlık dikilen garip ama rengârenk kıyafetler ile günlerce verilen emeğin icra haftası. Tribünlerde izleyen velilere ve onlara eşlik eden ahbaplara kendini gösterebilme çabası. Büyüyünce asker yada polis olacak çocukların üniformalarına kavuştukları ve militarizme olan övgü betimlemelerinin kutsal mekanı. Neredeyse devletin her makamında koltuklara oturtulan yarının büyüklerinin, öğretilmiş tavırlar ile güzel bir dünya temennileri. Her gün okul önlerinde ettikleri doğruyum ve çalışkanım antlarının bir günlük bile olsa ete kemiğe bürünme ifadesi.

Gittikçe bir birinden uzaklaşan ve yozlaşan toplumumuzda umarım çalışkanlık ve doğruluğun bir erdem olduğunu korursunuz çocuklar ve umarım ki içinizdeki çocuk heyecanını       kaybedip bu büyük dünyamızın karmaşalarında kaybolmazsınız. Ama en çok şuna inanın büyük olmak o kadarda keyifli değil ve oturduğunuz o koltukların hep bir bedeli var. Öyle hızla büyümeye çalışıp sizi yarış atı gibi yetiştiren büyüklerinize kulak asmayın. Oturmayın o koltuklara en iyisi çıkın bahçede oynayın. Çünkü siz hiç büyük olmadınız ama biz çocuk olduk, siz en iyisi bu tecrübeye güvenin.