Powered By Blogger

19 Aralık 2010 Pazar

PARA


Karşılığında mal ve hizmet almaya ve vermeye; bunların ekonomik değerlerini takas etmeye yarayan üzerinde rakamsal değerler taşıyan kâğıt. Para genel kabul gören değişim aracına verilen isimdir ve Farsça pare ( parça) kelimesinden türemiştir. Ülkemiz kırsalında artık önemsiz sayıldığından mıdır? Yoksa yapıldığı maddeye verilen değerden midir? Genel olarak ‘’ Kâğıt’’ olarak tanımlanır.

Bir İngiliz araştırma şirketine göre; ‘’Parayla saadet olmaz’’ sözü yanlış imiş. İnsanların mutluluk sınırını belirleyen tutar ise yaklaşık yıllık 100 bin dolar imiş. İnsanın neredeyse ne isterse ona sahip olabilmesi onun için önemli bir mutluluk kaynağı imiş. Dikkat ederseniz her cümleye bir imiş ibaresini eklemiş bulunmaktayım ki bu da benim bu teze katılmadığım anlamına gelir.

Para denen, bu atsan atılmaz satsan satılmaz, nesneyi başımıza adına Lidya denilen bir Anadolu toplumu bela etmiştir ki. Kendilerini rahmetle anıyoruz. Oysa ne güzelmiş para öncesi dönem her şeyin takas edildiği ve her şeyin gerçek değerine hatta değerini üzerine gittiği dönem. Kimsenin biriktirmek gibi bir derdi yok ve dolayısı ile pek üretim fazlası da yok. Ve işin en güzel yanı aç insanda yok. Belki daha çok doyan var ama olsun zaten çok doymak da insan sağlığına pek yararlı bir durum değil.

İnsanoğlu ilkin metal parayı bulmuş ve paranın doğal değeri yapıldığı maden tarafından belirlenmiş. Yani en değerli maden en değerli para olmuş. Daha sonra yavaş yavaş süte su katar gibi madenlere daha az değerli madenler karıştırılmaya başlanmış ki bu da parayı pul etmiş. Daha sonra devreye kağıt girmiş ‘’banknot’’ da denilen bu değişim aracı sayesinde artık daha çok parayı bir arada tutabilmişiz. Ancak bu seferde paranın kâğıt değerinin korunması gerekmiş. Bununda çözümünü her değere karşılık gelen tutarı atın olarak Merkez bankalarında rezerv etmişler. Ancak her ülke bastığı tüm paranın karşılığını oluşturamamış. Buda ülkelerin paralarının değerinin düşmesini sağlamış. Bunu pek önemsemeyen toplumlar para basmaya devam etmişler ve bir süre sonra paralarında o kadar çok sıfır olmuş ki o ülkeye gelen turistler ülkenin parasının miktarı karşısında dillerinin yutmuşlar. Ülkenin ileri gelenleri bakmış bu böyle gitmiyor toplanmışlar ve’’ madem bu kadar sıfırı biz yarattık biz niye silmeyelim ki demişler’’. Oturmuş ve birçok sıfırı silmişler. Ve bir sabah uyanmış ki o ülke halkı parası gelişmiş ülkelere neredeyse denk olmuş. Artık o ülke de pek fazla milyarder kalmamış ama diğer insanlar mutlu mesut yaşamışlar. Ama dünya ekonomisi bu yalana inanmamış.

Para diyip geçmemek gerekiyor aslında, adına ‘’Nünizmatik’’ denilen bir bilim dalı var ki: Eski bir paradan çok şey çıkarabilmektedir. Parayı bastıran devletin siyasi gücü, sanatsal yapısı, yöneten kişi, demokratik yapısı ve dönemin önemli eserleri gibi verilere ulaşmak mümkün. Bir çok toplumda paranın değerinin düşürülmesi söz konusu olduğunda bu durum halkın pek hoşuna gitmemiş bir çok yerde toplumsal olaylara neden olmuştur. Özellikle Osmanlı döneminde yeniçeriler birçok kez ayaklanmaya kalkışmış ve isyan etmişlerdir.

Ortada bir satın alma gücü var ise doğal olarak bu güce kısa yoldan sahip olmak da her zaman iştah kabartmış. Kan dökülmüş, harama helal katılmış, savaşlar çıkmış ama en önemlisi her zaman yükte hafif pahada ağır bir hırsızlık aracı olmuş. Ama en kolayı her zaman sahtesi üretilmiş, iş öyle noktalara ulaşmış ki paranın güvenliğini sağlamak için neredeyse değeri kadar para harcanmış kağıt denen basit maddenin üzerine.

Bazen de paranın satın alma değerinin ötesine geçmiş gücü, mesela devlet kopya çekildiği için ertelediği bir sınavda, kendi eliyle kopyayı teşvik etmiş. Daha önce paraların ön ya da arka yüzünde ne gibi şekiller olduğunu soran sorulardan sonra. Türkiye Cumhuriyetinin Merkez Bankasının müdürünün adını sormuş. Ve birçok öğrenci cebinden parasını çıkararak üstünde yazan isimi okuyup doğru şıkta işaretlemiş. Ve yine parası olan kazanmış. Yani Napolyon yine haklı çıkmış.

1 yorum: